8 Ağustos 2007 Çarşamba

Cihangir

En sert makyajı yaptım bugün kendime. Sokağa çıkılmayacak kadar uç kırmızı rujumu ve lacivert göz kalemimi kullandım. Gözlerim ağlamaklı ve ruju yiyecek kadar öfkeliydim. Birden aklıma annemin evde olmadığı geldi. Evde olsaydı bu şekilde dağıtamazdım. Derken aklıma ablamla oyun oynamak için annemizin evden gitmesini beklediğimi zamanlar geldi. Sinirimi kırmızı rujdan çıkartmak mümkün olmuştu, her ne kadar geçmişe gitsem de...

Küçükken ablamla "genç kızcılık" oynardık. Ne büyük bir şeydi genç kız olmak. Annemiz gidince evden, havluları çıkarır salondaki halıyı havuz, halı dışında kalan yerleri de güneşlenmek için kullanırdık. Elbette ki sevgililerimiz de olurdu. Ve oyunlarımızın en güzel kısmı onlara ve kendimize isimler yaratmaktı. Makyaj serbestti. Müzik oyuna renk katardı. Bir düzen oluştururduk aklımızca. Havuzdan sonra diskoya gidilir, ve orda aşk sözcükleri söylenirdi. Ne derdik en fazla, hatırlamıyorum. Neden sonra beğenmedim kendimi. Oyunda adım hep Selin olurdu. İçimde bir Selin vardı. Sarı saçlı, mavi gözlü... Tek ortak noktamızdı, saçlarımızın düz olması. Ve kocamın adı hep Hakan olurdu. O zamanlar Hakan Peker pek modaydı. Ona âşıktım. Sanıyorum Hakan meselesi buradan geliyor. Görseydim Bob Dylan'ı , tabii ki kocamın adı Bob olurdu. Ama onu daha o zamanlar görmemiştim.

Oyunlar evle sınırlı kalmazdı tabii ki. En sevdiğim arkadaşımdı Cihangir. Cihangir benim ilk aşkımdı. Tombul halimle onu tahterevallide asılı tutmak pek güzel olmasa da severdim yine de.

Gökyüzünün mavisi aklımda çok belirgin. Güneş tepede olunca park bomboş olurdu. Biz o saatlerde bir balkonun altında bulduğumuz toprak yığınıyla çamurdan neler yapmazdık ki. Saklardık onları. Ertesi gün kuruyunca kırardık. Kırılmayınca gülerdik. Kırılınca yine gülerdik. Gülmek çok basitti ve güzeldi. Şimdi olsan Cihangir. Eminim eskisi gibi gülerdik. Cihangir benim en sevdiğim çocukluk arkadaşımdı. O benim ilk aşkımdı.

Liseye başladı bu iki kız kardeş. Genç kız olmuşlardı artık. Ama hiçbir tadı yoktu. Evet güzeldi büyümek. Ama her sene yaşamın içine girince, daha bir uzak geldi hayaller. İnsanların sorduğu ve aradığı bir şeyler vardı. Herkesin adı dışında mutlaka başka bir adı daha vardı. Ve bu her şeyden önemliydi. Üstelik Cihangir' de artık yoktu. Zaman ne çabuk geçmişti. Yılların mı tadı yok, yoksa benim mi?

Sinirimi kırmızı rujdan çıkartmak isterken sakinleşmiştim. Yaşam komikti. Bir bebeğin anlamsız gülüşü gibi... Hazlar nerde saklı? Çocukluk dönemi rüya gibi... Tadı damağımızda kaldı... Yirmili yaşlar... Olgunluk mu? Her şey ergenlikle başladı aslında. Kulağımda yıllardır asılı duran 6. sınıfta bir öğretmenimin sözü:

"Şimdilerde iyisiniz. Biraz daha büyüğünce saflığınız gidecek. Şimdilerde iyisiniz..."

Beynime çivi gibi çakılı kalmıştı bu söz. Saflıktan çıktığım an bu sözü gözümün önüne mutlaka getirecektim. Getirecektim ama safderunluktan çıktığımı nasıl anlayacaktım?

Aynaya baktım. Kıpkırmızı rujumla ve bu göz kalemiyle hiç saf durmuyordum. Gözlerimin içine baktım. Kendimi düşündüm. Selin'i... Cihangir'i... Hakan'ı... Gökyüzünü...

Tanrım, bu bir hayattı. Cinayetler, kavgalar, sözler, yasalar, işkenceler, savaşlar, dostluklar, sevişmeler, kediler, köpekler, sesler....

Bu bir hayattı. Çocukluk, ergenlik ve beni bekleyen otuzlu yaşlardan sonra yaşlılık. Ve ölüm.
Tanrım, bu bir hayattı. Ve ben bu hayatın ötesine gidip, izledim bu büyük yuvarlağı. Bulunduğum meridyenin dışına çıktım defalarca. Görmesem de gördüm, hissettim başka ülkeleri... Bir döngü bu. İçinde hapsolmuşum. Yıkmak her şeyi... Yaşam sanki ne ki?

2 yorum:

Pınar Özcanlı dedi ki...

Neden olduğunu anlamadığım bir şekilde Cihangir`i hem yer, hem de kişi adı olarak anlamıştım ilk okuduğumda ve bunun bağlantılı sonuçları olmuştu. Ancak bu yazıda her şeyden öte anlatım o kadar güzel ki Selin... Herhangi bir şey yazsan bile okurum ben. Çok güzel bir yazi, en sevdiğim bu yazdıklarının arasında, biraz gülümsetiyor, biraz çocukluğa götürüyor, biraz sinirlendiriyor, tüm duyguları yaşattırıyor insana. Yeni yazılarını görmek dileğiyle, ellerine saglik, tekrar hoş geldin.:)

Mavisel dedi ki...

Anlatım gerçekten çok iyi,ama konu hüzünlendirdi beni... Yaşlanıyoruz...

Aramıza hoş geldiniz Selin Ak, yeni yazılarınızda buluşmak ümidiyle...

eksikhece.com

Artık http://eksikhece.com 'dayız!!!