21 Eylül 2007 Cuma

Prestupleniye i Nakazaniye (Suç Ve Ceza) ile Düşünmek...





Ve Pyotr Petrovitch der ki…
Mesela eskiden “Komşunu sev!” derlerdi. Bu ne demekti? Sen paltonu yırtıp yarısını komşuna vereceksin. İşte o zaman, sen de yarı çıplak kalacaksın, komşun da. Bir Rus atasözünün dediği gibi “Hiçbir şeye sahip olmak istemiyorsan, sahip olduklarını paylaş.” Bilim şimdi insanlara her şeyden önce kendisini sevmeyi öğretiyor. Kendini seveceksin. Kendi işlerini yılmadan yapacaksın ve paltonu da hiçbir zaman ikiye bölmeyeceksin. Ekonomik gerçek şunu da ekliyor: Toplumda özel teşebbüs ne kadar iyi organize edilirse, çoğunluğunun menfaati o kadar çok olur. Tabi tam paltoların sayısı çoğalır, ondan. Ha ha ha… Yani ben kendime servet temin ederken herkesin de servet temin etme imkânlarının fazlalaştırmış oluyorum. Böylece komşumun yeni bir palto sahibi olma şansı artıyor. Herhalde yeni bir palto, onun işine yarım bir paltodan daha fazla yarayacaktır. Liberalizm basittir, güzel bir fikirdir ama yıllardır bize ulaşamamıştır. Çünkü yolu idealizm ve semintalizm tarafından kesilmekte idi. Zaten onu anlayabilmek için ince bir zekâya ihtiyaç var…”
*

Nasıl okumalı onu, bilemedim. Ama okudum son cümlesini merak ederek. Kitabı okurken yazarı mı okuruz yoksa sadece kitabı mı okuruz? Okurken sıkıntı çektim. Hem kitabı henüz okumanın verdiği geç kalmışlığın sıkıntısı hem de neyi kimi okuduğumu bilememenin verdiği bir sıkıntı. Yazar yazarken acaba oyun oynayabilir miydi okurlarına, delice mi? Belki de yazarken pis pis sırıtır yazarlar. Her cümlelerin arkasında kendilerinden başka hiç kimsenin anlayamayacağı anlamalar gizlidir ve sevgili okuyucuları onu okurken düşünecekleri düz mantığı hatırlayıp güler belki, belki kahkahalara boğulur, bu da mı delice? Ya yazdığı kahramanlar, onun birleştirdiği kişilikler, onlara biçtiği roller; hepsi aslında onu yazan kişi değil mi? Bir sapkın karakteri yazarken yazar da bu sapkın düşünceleri düşünmüş olmuyor mu?



Ama o sadece yazıyor. Yazarlar hem özgür hem hayalperest olmalıdır.

Neden bilmiyorum, Suç ve Ceza’yı okurken düşündüm böylece belki delice. Ne Dosto’ya biçtiğim sorulardı ne de başka bir yazara. Öylesine düşündüm işte. Caddelerden insanlar geçip giderken, kardeşim ödevine yardım etmemi beklerken, sabırsız bir sürücü kornasına sürekli bir inatla basarken öylesine düşündüm. Birbirlerimizin düşüncelerini, her bir düşünce sahibinin kendi izni olmadan bilemeyeceğimiz düşüncelerimizi, düşündüm. Asıl hazine o sanki, o kadar gizli ve çok.



Düşüncede boğulmak budur, Raskolnikov’u düşünmek herhalde. İçinde sürekli konuşan bir adam dışarıda sessizce her şeyi yüz ifadesiyle anlatan, çevresindekilerden farklı bir adam. Git gide bir iç hesaplaşmaya sürüklenen bir yaşam. O iç hesaplaşmada yazarın içine sıkıştırdığı yaşama dair notlar. Bir tez… İnsanları ikiye ayırıp bir ideal uğruna yapılabilecekleri normal bir yaşantı içinde inanılmaz şeyler. İşte okuyucuyu sürükleyen nokta... En azından beni sürükledi.

“ Ve Raskolnikov der ki…
İnsanlar tabiat kanunları gereğince, umumiyetle iki sınıfa ayrılırlar: aşağı sınıf (alelade insanlar) dediğimiz insanlar ki, biricik ödevleri, kendileri gibi birtakım varlıkların çoğalmasına yarıyacak materyal vazifesi görmekten ibarettir. Bir de kendi çevrelerinde ‘yeni bir söz söylemek’ kabiliyet ve istidadını kendinde gören insanlar...” “Bu birinci grup insanlar daima bugünün; ikinci grup insanlarsa yarının efendileridir.”*

Raskolnikov ile insan kişiliğinin üç kuramı işlemeye başlıyor. Eric Fromm’a göre gerçek ruhsal varlık, id, Raskolnikovu suça itmiş; egoyla suçu işlemiş; kişiliğin ahlaki yönü olan süper egoyla da pişman olup teslim olmuştur.


“ Raskolnikov Sonia’nın kelimelerini hatırladı: Dört yol ağzına ulaş. İnsanların önünde eğil ve toğrağı öp. Çünkü ona karşı günah işledin. Sonra bütün dünyaya katil olduğunu ilan et.”*


* Suç ve Ceza'dan

6 yorum:

Pınar Özcanlı dedi ki...

Yazı başta güzel bir şekilde gidiyor. (evet, evet birazdan muhalif Pınar tüm oklarını fırlatacak, yavaş yavaş geril). Hatta senden beklemediğim bir anlatım tarzı, sonrasında düşünce devam etmekte. Ama sanırım Suç ve Ceza'yı okumadığımdan olsa gerek sonları biraz anlamsız geldi bana. Yani aslında anlattığın anlamsız değil de, ben anlayamadığımdan bana öyle geldi. (Şimdi tüm sinirlerini içine toplayabilirsin.) Belki sadece kitap seni etkiledi de yazdın, ama yine de kitabı okumamış bana bir şey anlatmalıydı. Sonunda ne demek istediğini ya da nasıl bir sonuca vardığını da anlamadım. Ama biraz düzeltilirse çok iyi olur, ellerine sağlık efendim.:=)

Mavisel dedi ki...

Bu yazıyı geliştirmek ancak suç ve cezayı buraya yazmak demektir. Tabii ki bu anlamsız olur. Kitap özeti vermek de başka bir yol hani...
Okumamışlara kitabı anlatmak falan istemedim zaten. Okuyanlara hatırlatmak veya okumayanlara merak uyandırmak birinci amacımdı.
Afiyet olsun.

Pınar Özcanlı dedi ki...

Yazıyı geliştirmeyi o anlamda demedim bir yere bağlanabilirdi diye düşünüyorum, bağlanmamış, böyle de iyi, ama bağlansa daha güzel olurdu sevgili dostum.

Mavisel dedi ki...

Bi daha sağlam bir yere bağlarım DOSTUM! ;)

Adsız dedi ki...

Yazıyı beğendim.Dostoyevski nin dilinden etkilenmiş olmalısın ki ince bir dille yazmışsın .Bu kitabı okumayanlar için anlaşılması zor görünebilir ama senin bu yazdıklarının karşısın da bu kitabın bende bıraktığı etkiye yalnız kendimin sahip olmadığını düşünmeye başladım.SUÇ VE CEZAYI okumak bence bambaşka bir zevk bu zevki ve heyecanı senin de yaşadığını görüyorum .Bu kitabı güçlü bir iradeyle okuduğun için kendini kucaklamalısın .Çünkü,genel de benim çevremdekiler bu kitabın çok sıkıcı olduğunu yarım bıraktıklarını söylediler.Bazıları ise çok karmaşık olduğunu...Ama sonuç odur ki Suç ve cezayı anlamak yürek işidir.Dostoyevski nin yüreğine sahip olmak gerekir.Bu yüzden de dostoyevski nin yüreğine sahip olanlar bu kitabı bitirdikten sonra müthiş bir heyecan duyarlar.Aynı zamanda da kin beslerler neye karşı olduğunu bilemedikleri halde.Ama tek ve gerçek sebep şudur ki insanların dostoyevski yi anlayamamalarını hazmedemezler...Ben de kin besliyorum kin beslemeyenlere ise şaşıyorum.................

Mavisel dedi ki...

Yorumunuz için teşekkür ederim.
sizi, http://eksikhece.com 'a bekleriz, daha iyi yazılar, yeniliklerle oraya taşındık; sizi de yorum ve yazılarınızla aramıza bekleriz.

eksikhece.com

Artık http://eksikhece.com 'dayız!!!