16 Mayıs 2007 Çarşamba

Fön Rüzgarları 4. Sokağın Çatısını Uçurdu

Bulamadı.
*
Aramadı değil.
*
Ama bulamadı.
*
Hayatına fön çekecekti ama bu kararından itibaren bir tane bile açık kuaför bulamadı.
*

Niye düzleşsin ki her şey? Karmaşık işte, ne güzel! Dümdüz yolda ne zevki kalır ki gaza basmanın! Keskin virajlar olacak, engin tepelerin ardından yaban domuzları çıkacak karşına, belki bir ağaç devrilecek, ya da uçurumun kenarında düşeyazacaksın! Bunları yaşayacaksın, direksiyonu her kırışında sağa sola, miden bulanacak, kalbin duracak gibi olacak. Kalbin zaten bir gün duracak. Yaşlandıkça vites küçülecek. Vites küçüldükçe yavaşlayacaksın ve…

Gençliğini geri çağıran kadın, Azrail’ini kovuyor. Duyuyorum.

Gazeteler manşet atıyor “Ruh götürüldü” diye. Okuyorum.

Garip ama biliyorum, herkesin en hatasız en mükemmel bir kerede yapabildiği tek şey ölmeyi becerebilmek…

Ben zaten hayatımda hiç fön çektirmedim ki. Çektirmeyeceğim de! Saçlarımı taramayı da sevmiyorum zaten. Yıpranmış ve dağınık saç görünümü benim tarzım, anlatamıyorum onların anlayacakları şekilde, anlamıyorum nasıl anlamıyorlar, anladığım sadece anlamadıkları ve onların anladığı benim “aldattığım!”. Düz değil karmaşık. Fönlü değil fönsüz.

*

Bir dostum var dört rakamını çok sever. Onun bir dostu var, dörtten nefret eder ve nefret edişinden de nefret eder. O da fön çektirmez ve “çektirenleri de sevmez” lüksüne erişmiş de değildir. Çünkü tüm dostları fön çektirmiştir. Aslında bu yaratılanların –fön makinesi- ile bir alıp veremedikleri yoktur. Eee… Belli zaten, fön makinesini daha görmemiş bir insan ne alsın ki de versin? Saçma! Sorun görevler… Başta düzleştirme, sadeleştirme, basitleştirme ve benzeri görevleri… Her yer karmaşık olmalı, dopdolu bir karma sistem. Boşluklar kaybolmalı.

Bir şizofrenin doldurma fenomeni bitmeli artık. Garipliğimin katsayısı artmalı. Düşüncelerimdeki istifhamlar çoğalmalı ama cevapsızlıktan aç kalmamalılar. Aç kalınca, geceleri rüyalarıma iniyorlar çünkü. Çünkü rüyalarımda yalancı cevaplar ürettiriyorlar bana. Sonra gün ışığı tüm yalanlarıma karşılık yakıyor beni uyandırana dek, cezalandırıyor gerçekle yüzleştirerek düşlerim beni. Gözlerim kan çanağı oluyor, şelaleler kan çağlıyor, gözlerime dolduruyor. İstifhamlar cevaplanmalı. Atilla bana yardım et, cevap şiirin sonunda mı, peki son nerde?

Bulamadığına sevindi bu düşünü görünce, kuaförlerin bulunduğu bu 4. sokaktan çıkmalıydı artık, istemiyordu fön, mön, jön…
Ama büyük bir cilve hayatın ona oynadığı, imkânsız ama oldu! Cehennemden çıkış yaparak eski bir şehir üzerinden gelen fön rüzgârları dalgası 4. sokağın çatısını uçurdu!

Myra FÖN RÜZGÂRINI BİR ÜFÜRDÜ, BİN KERE DEVİRDİ

Damla kendisini tamamlayınca damlar, biliyorum Özdemir biliyorum. Ama Orhan bilmiyor damlaların tamamlanınca oluşturdukları dalgaların dikilemeyeceğini. Ya aslında Orhan hep dalga geçiyor benimle Özdemir, hep dalga! Elinde bir kırmızı gül, onu bu güzel havalar mahvetmiş! Ben değil! Çıldırıyorum! Atilla desen, sonu olmayan şiirini bana kakalıyor. Ooof of…

Yalnızlık paylaşılmaz ya, gidin başımdan!

*

Saçlarım dümdüz oldu. Dümdüz! Kafama yapışmış gibi. Tüm kuaför dükkânları sanki ben fön rüzgârıyla muhatap olunca üzerlerinden kara büyü kalkmış gibi açılıverdiler. İçlerinden Okşanlarla Şabanlar çıkıp bana gülmeye başladılar, başlama safhasından sonrası da geldi tabi kahkahalar ve benim aptal bakışlarımı taklitler… Kaçmalıyım buradan ve bulmalıyım beni karmaşık yapacak bir şeyler belki de kimseler.

*

Dinle benden sadakatin yüksekliğini dedi yüksek sadakat. Dedi ki “Irmaklar denizlerde, denizler sahillerde durdular. Arayanlar hiçbir yerde, inananlar dualarda buldular.”*

Ben biliyorum ki sahilleri. Sahille denizin buluştuğu yerde ayaklarımı yosunlara takarım, tam da sıkıntının kıskacında ezilirken böylece o yosun kayganlığı sayesinde kurtulurum ezik birisi olmaktan. Sonra denizleri falan da Orhan bilir, o yüzden hiç girmemeli sudan işlere, o bana gülün sebebinin havadan olmadığını itiraf edene dek. İstiyorum ki onu mahveden ben olayım!

Arayanlar da bulamıyorsalar, aramamalıyım, dua etmeliyim.

Pedro** fısıldıyor duasını kulağıma:

“ Gerçeklik benim suçum değil
Onu ben yapmadım.
Ben yaratmadım taşı ne de gülü.
Doğumumu ben istemedim.
Dostlarım olmadı benim.
Aşk bir işkenceydi bana.
Yaşlanıyorum.
Yaşam umudunu kesti benden.
Yalnızlığım: onurum.”

*
Uyandım.
Bu sabah İstanbul’da yağmur var. Yüzümü yıkadım, aynaya baktım. İşte karmaşık karmakarışık saçlarım. İşte yine benim! Mutluyum! Ve yine annem hepimizi kahvaltıya çağırıyor. Birazdan herkes dünyadaki görevlerinin başına gidecek, karmaşık düğümleri çözmeye…


Myra’nın odasının tam ortasında Atilla belirdi. “Myracığım işte uzun zamandır beklediğin şiirin sonunu okuyorum sana: ‘Birbirimizi seviyoruz ve sevgimizden şüphe ediyoruz.’ Nasıl ama? Süper romantik değil mi? Hey nerdesin? Aaa… Gitmiş!”

15 Şubat 2007
19:04:04

* Yüksek Sadakat grubunun “Aklımın İplerini Saldım” dan bir parça
**Pedro Shimose, Ateşin Hükümsüzlüğü’nden

13 yorum:

ahmet aykut dedi ki...

okuyunca insan yazıyı hemen senin yazın olduğunu anlayabiliyor.bence en önemlisi bu.farklı olduğunu hissetirebiliyorsun insana.ben çok beğeniyorum yazılarını ve benim gibi düşünecek birçok insanın seni beklediğini biliyorum.insanlara kendini tanıtman lazım-çok ciddiyim-böyle bir yeteneğin varlığından mahrum edersen insanları haksızlık etmiş olursun..

Pınar Özcanlı dedi ki...

Mehlika hayranların arttı:)

Mavisel dedi ki...

Teşekkürler Ahmet:)
Kesinlikle hiç kimseyi mahrum etmek istemem yeteneğimden ;)
Saat 23'e geliyor ve uykum gelmişken okuduğum bu yorumun acayip bir enerji kattı bana, "kas,eklem" hepsini çalışabilirim. Düşün bu kadar yani ;)
***

Eh, Pınar sınıfta her gün sitenin reklamını yapıyorum :)

Pınar Özcanlı dedi ki...

Ben de 180 kişiye mi reklam yapsam ne?:) Bu arada yazı için de ben hala sevemedim bu yazını, belki bir gün severim.

Unknown dedi ki...

nasıl anlatsam diye düşünüyorum mehlika şimdi sana, yazını okuduktan sonraki ruh halimi...yine çok değişik ve yine çok anlamlı...e tabii bir de yine çok sevdim yazını:)bırak karmaşık olsun ne anlamı var dümdüz yolda hız yapmanın? gerçekten çok haklısın ama insan arada bir çok sıkışıyor ya da artık dayanamayacağı raddede karışıyor işler..işte o zaman kendini 'hayatta hiç viraj olmasa, çıksam yola ohh dümdüz, şöyle arkama yaslana yaslana sürsem arabamı, kafamda rahat nasıl olsa karşıma yaban domuzu da çıkmaz biliyorum..ahh nerede o günler?' demekten alıkoyamıyor...hayat herkesin gönlüne göre olsun.:)tebrik ederim ve de kalemine sağlık....

Mavisel dedi ki...

Pınar, daha ne duruyorsun canım 180 kişi bulmuşsun reklam yapmıyorsun!!!

Ayrıca sevilmek gibi sevilmemek de güzel :P Evet, umarım bir gün seversin bu yazımı, bilmiyorum ben çok seviyorum, belki de içinde sadece benim çözebileceğim şifreler olduğu içindir bu sevgim.

Mavisel dedi ki...

Gülfiz, öncelikle okuduğun ve yoruma kaydadeğer bulduğun için yazımı teşekkürler...

Evet, yan gelip yatmak varken virajı seçmek enayilik gibi, haklısın ama yaşama bakış açısı işte farklı benimki, adrenalin seviyesinde mi bir bozukluk var :P
Aslında yazının genelinde topluca bir çok şeye değindim, bunlardan biri de işte karmaşıklık aslında karmaşıklığın içindeki düzen, inan bu olmasa yazamazdım :)

Unknown dedi ki...

Öyle uzak ki elim uzakları aşıyor bütün özlediklerim benden ayrı yaşıyor.. Ya herşeyim ya hiçim sorma dünyam ne biçim bir kördüğüm ki içim çözdükce dolaşıyor ne dostlar anliyor nede düşman yalnızlığınla ruhunun içindeki dipsiz kuyuda başbaşamısın yoksa sultan...
Bu ara bu yazı 1958 zambamya milli dergisinden alıntıdır :p

Mavisel dedi ki...

Heyyooo... Sitede en çok yorumlu yazı oldu -tabi yarısı benim yorumum kendi kendime yaptığım çaktırmayalım neyse-

Öncelikle Alper yazım Zambamya milli dergis'nin 1958 değil 1952 yılının Şubat sayısından alıntıdır. :P

"yalnızlıkla beraber ruhun içindeki dipsiz kuyuda başbaşa olmak... " çok yorucu ya :P
Dikkat et biraz lütfen yorumların yazımı geçiyor! :D

imza myra sultan :P

Pınar Özcanlı dedi ki...

Heyy ahali, kıskandırmayın bizi,bizim Alper diye arkadaşımız yok:)

Mavisel dedi ki...

Saha serbest Pınar! Eksik Hece burda! Bi reklam yapıver canım sen de ;)

Hem ben senin Siyah Kahve'deki prestij, ün, karizma vs'ni kıskanıyor muyum? :P

Zaten bi kaç okuyucum var (değerli arkadaşlarım gülfiz, alper ve ahmet teşekkürlerimi sunuyorum tekrar kendilerine -çaktırma yorum başına anlaşmalıyız onlarla :P )

Unknown dedi ki...

Kalbim paramparça olmuş durumda demek biz bikaç parayla satın alınmış yorumcuyuz sultan.
peki öle olsun bundan sonra bütün yorumlar Pınar için.
(tamamen çikar meselesi pınar yoksa senin gizli hayranınım)

Mavisel dedi ki...

Hayırrr...
Haksız rekabet!
Kabul edilemez! Alper çabuk benim yazı alanıma gir, burda sadece bana yorum yapabilirsin, Pınar sen de benim okuyucularımı çalma! ;P

eksikhece.com

Artık http://eksikhece.com 'dayız!!!